17 Ağustos 2010 Salı

HAYAT BİR MERHABA VE ELVEDA ARASI KISAYSA...

Evet ! İki cümle arası kadar kısa...Bu düşüncenin ATA’mızdan emanet olduğunu hepimiz çok iyi biliyoruz...Çok uzun yıllar önce anlamış,çözmüş hayatı...Şimdi hemen başımızı göğe kaldıralım ve bulutları seyredelim,beyazla mavinin harmanlandığı gök kubbeyi, selamlıyalım ve şükredelim...Eğer beyaz bir güvercin uçuyorsa, hürriyete doğru el sallayalım...Kendimizle barışık olmayı ve sevmeyi kutlayalım en endamlısından olsun...Yüzümüze dokunalım,bu temas gülümsetecektir...Bugün kimbilir? kaç kişi toprağa verildi diye düşünebiliriz? çünkü ben biraz önce uzakta ki bir camiiden selâ sesi duydum...Onlar şu an gökyüzüne bakamıyor, mekanları cennet olsun...!Kaçımız uzun süredir unuttuğumuz arkadaşlarımızı aramıyoruzdur değilmi ? Hemen telefona sarılıp seslerini duyalım, hatırlarını soralım... sakın mesaj çekmeyin ses tonu ve konuşmak çok farklı...Ya da bugün ertelediğimiz her şeyin sıralamasını yapıp size en yakın olanından başlayabilirsiniz...Gün uzun ve içinde yeşilin, mavinin tüm tonlarından o kadar çok var ki, birini yakalayın ve o rengin içine girin, bırakın o sizi kuşatsın...Doya doya oksijeni içinize çekin ve derin bir nefes alın, gerçek yaşam bu dermişçesine...Kendinize ufak bir hediye alabilirsiniz hatta bu bir kitap bile olabilir ve kendi adınıza kendinize bir imza atıp bugünün tarihine... Ben daha önceleri yapmıştım ve inanın yıllar ilerleyince o kitaplara bakmak çok anlamlı oluyor...Bakalım hangi kitabı seçmişsiniz?Unutmayın daha akşam olmasına çok vakit var...Kendinize bir cafe’de bir şey de ısmarlayabilirsiniz ? Etrafınızdaki kalabalığa bir bakın ama sakın boğularak değil de paylaşım adına, keyif adına düşünün...Her yudumdan zevk alın ve tebessümü esirgemeyin kendinizden...Bir deniz kenarını seçin size en yakın olanından, ve şımarık şımarık yürüyün, denize taş atın, aklınıza çocukluğunuz gelsin ve tebessümünüze karışsın...Çevrenizdekilere merhaba demeyi unutmayın çünkü onlarında buna ihtiyaçları var...Ve unutmayalım ki biz insanlar birbirimize muhtacız tıpkı çocuk gibi...Akşama hazırlayacağınız yemeğin tasarımını yapın ve bu gece çok özel olmalı diye düşünün...Örneğin masanızın üstüne bir kaç mum koyun, daha önce unuttuğunuz tabakları ya da bardakları kullanmayı hatırlayın...Giyiminizi bile uzun süredir hiç dokunmadıklarınızdan seçin..Sakın kilo sorununu aklınıza getirmeyin...Telefonlarınızı kapatın...Bu sizin kendinizle ilk randevunuz ve sakın geç kalmayın...

22 Ağustos 2009 Cumartesi

hayırlı ramazanlar


Reddedilmeyen dûa İftar anında, bu ve ihtiyaç duyduğumuz duaları yapmayı sakın ihmal etmeyelim İftar anı, çok şerefli bir zaman dilimidir Oruçlunun duası reddedilmez Abdullah b Amr b s (RA) den rivayete göre Resûlullah (SAV) Efendimiz: "Şüphesiz her oruçlu için iftarını açtığında reddedilmeyen bir duâ vardır" Efendimiz’in dûası İbn-i Müleyke demiştir ki: Abdullah b Amr b s (RA)’nın iftarını açtığı zaman şu duayı okuduğunu kendisinden iştittim: "ALLAHümme innî es’elüke bi-rahmetike’l-leti vesiat külle şey’in en tağfire lî" "Ey ALLAH’ım! Her şeyi kaplayan rahmetin ile beni mağfiret etmeni Senden dilerim" (İbn-i Mace, Sıyam: 48) Üç kişi Ebû Hureyre (RA) den rivayete göre Resûlullah (SAV) Efendimiz şöyle buyurdu: "Üç kimse vardır ki, duaları reddedilmez, mutlaka kabul edilir: Adil idareci, devlet başkanının duası ve mazlûmun bedduası Mazlûmun bedduası ALLAH Teâlâ, mazlûmun bedduasını bulutların üstüne yükseltir, ona göğün kapılarını açar ve şöyle buyurur: İzzetime yemin olsun ki, bir süre sonra bile olsa, (öcünü almakta) sana mutlaka yardım edeceğim!" (Tirmizi,

28 Haziran 2009 Pazar

Hala sizinleyse!!!



Hala sizinleyse!!!

1 yaşınızdayken sizi elleriyle besledi ve yıkadı. Bütün gece ağlayıp onu uyutmayarak teşekkür ettiniz.

2 yaşınızdayken size yürümeyi öğretti. Size seslendiğinde odadan kaçarak teşekkür ettiniz.

3 yasınızdayken size özenle yemekler hazırladı. Tabağınızı masanın altına dökerek teşekkür ettiniz.

4 yaşınızdayken elinize rengârenk kalemler tutuşturdu. Evin bütün duvarlarına resim yaparak teşekkür ettiniz.

5 yaşınızdayken sizi cici kıyafetlerle süsledi. Gördüğünüz ilk çamur birikintisine atlayarak teşekkür ettiniz.

6 yaşınızdayken okula kadar sizinle yürüdü. Sokaklarda 'GITMIYCEEEEEEEM' diye ağlayarak teşekkür ettiniz.

7 yaşınızdayken size bir top hediye etti. Komşunun camini kırarak teşekkür ettiniz.

9 yaşınızdayken size dualar öğretti, siz her seferinde unutarak teşekkür ettiniz.

11 yaşınızdayken sizi arkadaşınızla sinemaya götürdü 'Sen bizimle oturma' diyerek teşekkür ettiniz.

12 yaşınızdayken zararlı TV programlarını seyretmenizi istemedi. O evde değilken hepsini izleyerek teşekkür ettiniz.

19 yaşınızdayken okul masraflarınızı karşıladı, sizi arabayla kampusa götürdü ve eşyalarınızı taşıdı.Arkadaşlarınız alay etmesin diye kampus kapısında vedalaşarak teşekkür ettiniz.

21 yaşınızdayken iş hayati ve kariyerinizle ilgili size fikir vermek istedi. 'Ben senin gibi olmayacağım' diyerek teşekkür ettiniz.

22 yaşınızdayken kep giyme töreninizde size gururla sarıldı. Avrupa seyahati için para isteyerek teşekkür ettiniz.

25 yaşınızdayken düğün masraflarınızı karşıladı, sizin için hem mutlu oldu hem çok duygulandı. Siz dünyanın bir ucuna taşınarak teşekkür ettiniz.

30 yaşınızdayken bebek bakimi hakkında size akil vermek istedi. 'Artik bu ilkel yöntemleri bırak' diyerek teşekkür ettiniz.

40 yaşınızdayken sizi arayıp bir akrabanızın doğum gününü hatırlattı. 'Anne işim başımdan aşkın' diyerek teşekkür ettiniz.

50 yaşınızdayken o çok hastalandı, hafta sonunda onu görmeye gittiğinizde mutlu oldu.Ona yaşlıların çocuk gibi nazlı olduğunu söyleyerek teşekkür ettiniz.Derken bir gün..... o öldü.O güne kadar onun için yapmadığınız ne varsa, o anda kalbinize bir yıldırım gibi duştu....

VE BİR HİKAYE:'Evin telefonu sabaha karşı üç buçukta çaldı. Uyku sersemi adam telefonu açtı.Telefondaki ses annesine aitti.Telaşlandı, korktu başlarına bir şey mi gelmişti?Annesi 'nasılsın oğlum iyi misin?' diye sordu.Oğlu şaşkın bir ifadeyle 'iyiyim anne hayırdır bir şey mi oldu siz iyimisiniz?' dedi.Annesi 'biz iyiyiz bir şeyimiz yok sadece sesini duymak istedim' dedi.Oğlu da 'anne bunun için mi aradın saat sabahın üçbuçuğu yarındakonuşabilirdik' diyince annesi de 'rahatsız mı ettim oğlum?' dedi.Oğlu 'evet anne rahatsız ettin' diyince annesi'30 sene önce sen de beni busaate rahatsız etmiştin, doğum günün kutlu olsun'

EĞER HALA SİZİNLEYSE, ŞİMDİ ONU HER ZAMANKİNDEN DAHA COK ONA BİR DAHA SARILIN!
UNUTULMAMAK DİLEĞİYLE...
SEVİN....

23 Haziran 2009 Salı

aşka ve sevgiye dair.




Aşk ikidir sevgi bir;Aşk yalan, sevgi gerçektir.Aşk sudur, sevgi susuzluk.Bu yüzden sevgi hasrettir,Özlemektir, beklemektir.Asıl maharet:Susuzken suyu içmek değilKarşısına geçip seyretmektir.Aşk haykırmaktır, sevgi ağlamak;Aşk açmaktır, sevgi katlamak.Sevgi saklamaktırYüreğini, gözleriniVe de ellerini saklamakBahar geldiğinde…Bir çiçeğe, yeşile, çimeneÂşık olamazsın ama seversin.Arkadaşına âşık olamazsınAma seversin.Toprağa fidanı aşkla değilSevgiyle dikersin.Sevgi için ölünür, aşk öldürür.Aşk kıskançtır, nankördürSevgiyi öldürür.Aşk Kabil`dir, sevgi Habil.Aşkla sevgi aslında kardeştirBabaları insandır, Âdem`dirAşk için şiirler yazarsınŞarkılar yaparsın;Sevgiyi anlatamazsın.Çünkü yüreğine sığdıramazsın.Kalbini aşka kapatabilirsinAma sevgiye kapatamazsınSevgi gizli, aşk aşikârdır.Yüz vermeyince unutursunSen aşığım diye daha kendini kandır.Dedim ya sevgi gerçek, aşk yalandır.Dahası da var:Aşkın gözü kördür,Fazla naz âşık usandırır;Aşk oyun, âşık oyuncaktır.Sevgi ise yaşamdır, hakikattir.Aşk aceledir,Sevgi usul usul sabırlıdır.Acele işe hem şeytan karışır.Aşk ateşlidirÇünkü hastalıklıdır.Sevgi ılıktırÇünkü sağlıklıdır.Velhasıl bu iki kardeşin hikâyesidirAşk` a ve Sevgiye dair…

Kazan kebabı

malzemeler
6 adet patlıcan
250 gr kuşbaşı et
domates
biber
soğan
baharat +tuz
sarımsak
yapılışı:
patlıcanlar alacalı soyulur ve yıkanır,2 parmak arayla koparmadan dilim yapılır iç malzemesi:eti iyice minik minik doğrayıp baharatını tuzunu , salçasını ve bir miktar sıvıyağ ekleyin ve harmanlayın dilim yaptığımız patlıcanların arasına sıkıştırıyoruz dometesin içini oyup içerisine doldurun isterseniz çarliston biberlerin içerisinede doldurabilirsiniz ve tencereye dizip 2 su bardağı su ekleyip 1 saat kadar kısık ateşte pişiriyoruz.

27 Mayıs 2009 Çarşamba

Ön Yargı

Aşağıdaki resimler aynı yer fakat farklı mevsimlerde çekilmiş görüntüler... Ne görüyorsunuz?
Bir de aşağıdaki yazıyı okuyun lütfen, öyle güzel ve de doğru ki…
Güzel günler, güzel mevsimler dileğimle.




Bir zamanlar 4 Oğlu olan bir adam varmış. Çocuklarının çok erken karar vermemeleri ve ön yargılı olmamaları için onları bu konuda eğitmek istemiş. Böylece her birini uzak bir yerde duran Ağacın yanına gidip ona bakmalarını istemiş. İlk oğlan Kışın gitmiş, İkincisi İlkbahar, üçüncüsü yazın ve sonuncusu sonbaharda. Geri döndüklerinde hepsini bir araya çağırmış ve ne görüşlerini sormuş. İlk Oğlan Ağacın çok çirkin, yaşlı ve kupkuru olduğunu söyledi. İkinci oğlan Hayır yeşillikle doluydu ve canlıydı dedi. Üçüncü oğlan başka fikirdeydi. Çiçekleri vardı ve kokusuyla görüntüsüyle o kadar muhteşemdi ki daha önce hiç böyle bir şey görmemişti. Sonuncu Oğlan hepsinin haksız olduğunu ve ağacın meyvelerle dolu, canlı ve hayat dolu olduğunu belirtti.
Yaşlı Adam Oğullarına hepsinin haklı olduğunu söyledi. Çünkü hepsi farklı mevsimlerde ağacı görmeye gitmişti. Onlara bir Ağacı veya bir İnsanı kısa bir süre veya bir mevsim tanıdıktan sonra yargılayamayacaklarını anlatmaya çalıştı. Ya da neye sahip olup olmadıklarını...
Gerçekleri ancak sonunda 4 mevsimi gördükten sonra görürsünüz.
Eğer kışın vazgeçersen, İlkbaharın nimetinden olursun, Yazın Güzelliğinden ve Sonbaharın bütünlüğünden de... Bir mevsimin acısının, diğer güzel mevsimleri parçalamasına izin vermeyin.
Hayatınızı bir mevsim yüzünden yargılamayın .





25 Mayıs 2009 Pazartesi

Zavallı eşşek

Günlerden bir gün, köylerden birinde, adamın birinin eşeği,kuyunun birine düşmüş.Niye düşer, nasıl düşer sormayın.
Eşek bu. Düşmüş işte.Belki kör bir kuyuydu, ağzı tahtayla kapatılmıştı belki, üzerine de toprak dökülmüştü.Zamanla tahta çürüdü, zayıfladı, toprakta biten otları yemek isteyen eşeğin ağırlığını çekemedi ve güm !Hayvancık saatlerce acı içinde kıvrandı, bağırdı kendi dilinde.
Ayıptır söylemesi, anırdı yani.Sesini duyan sahibi gelip baktı ki vaziyet kötü.Zavallı eşeği kuyunun dibinde melul mahzun bakınıyor.Üstelik yaralanmış.Karşılaştığı bu durumda kendini eşeği kadar zavallı hisseden adamcağız köylüleri yardıma çağırdı.Ne yapsak, ne etsek, nasıl çıkarsak soruları havada kaldı. Sonunda karar verildi ki kurtarmak için çalışmaya değmez.Tek çare, kuyuyu toprakla örtmek!Ellerine aldıkları küreklerle etraftan kuyunun içine toprak attılar.Zavallı hayvan, üzerine gelen toprakları, her seferinde silkinerek dibe döktü.Ayaklarının altına aldığı toprak sayesinde her an biraz daha yükseldi ve sonunda yukarıya kadar çıkmış oldu. Köylüler ağzı açık bakakaldı...
* * *

Hayat, bazen bizim de üzerimize abanır.(Ne bazeni, çoğu zaman.)Toz toprakla örtmeye çalışanlar çok olur.Bunlarla başetmenin tek yolu, yakınıp sızlanmak değil, düşünüp silkinmek ve kurtulmak, aydınlığa adım atmaktır.Kör kuyuda olsak bile...